DÖAP
DARBE-ZEDE
ÖĞRENCİ ASKERLER PLATFORMU
“BAKANLIK”LARIN ÇEKİNCELERİNE İLİŞKİN RAPOR
Askerî darbeler Türkiye’yi demokrasi yolunda ilerlemekten ve
olgunlaşmaktan alıkoyarken, kendi meslektaşlarını da “yargısız infaza” tabi
tuttu. Hukuksuz bir şekilde binlerce asker işkencelere tabi tutuldu, zindanlara
atıldı ve açlığa mahkûm edilerek TSK’den ilişiği kesildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, darbecilerin açtığı
yaralarının sarılması için adım attı ve 22 Mart 2011 tarihinde, 6111 sayılı
kanunla 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na Geçici Madde 32
eklendi. Yasadan yararlanacak kişiler Kanun metninde “12 Mart 1971 tarihinden
bu kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya
Yüksek Askeri Şûra Kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler
veya vefatları halinde hak sahipleri” olarak ifade edildi.
Yasayı uygulamakla görevli Milli Savunma Bakanlığı’nın
açıkladığına göre, Geçici Madde 32’den yararlanmak için başvuran 4 bin 606
kişiden 1542’sinin başvuruları kabul edildi. Başvurusu kabul edilenlerden 629’u
kamu kurum ve kuruluşlarının araştırmacı kadrolarına atandı. Kanun kapsamındaki
250 kişinin başvurusu reddedildi; 1991 kişinin başvurusu da yargı denetimine
açık işlemle ilişik kesildiği gerekçesiyle geri çevrildi. MSB, uzman jandarma,
uzman erbaş ve askeri öğrenciler ile 12 Mart 1971 tarihinden önce ordudan
atılmış 847 kişinin kanun kapsamında olmadıklarını, bu nedenle başvurularının
reddedildiğini bildirdi.
Bu sonuçlar şunu göstermektedir. 1971 den itibaren haksız,
adaletsiz ve hukuksuz bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen
yaklaşık 4 bin kişi hak iadesi talep etmiştir. Bunlardan 1991 subay ve astsubay
“yargı denetimine açık idari işlemle” ilişikleri kesildiği gerekçesiyle, 550 öğrenci
asker ise, ilişkilerinin hem “yargı denetimine açık idari işlemle” kesildiği
hem de yasa kapsamında olmadıkları gerekçesiyle yasadan
yararlandırılmamışlardır. Dolayısıyla aynı statüdeki askerler ( hepsi 926
sayılı TSK Personel kanunu kapsamında asker), aynı idare tarafından ve aynı
gerekçelerle ( inanç ve düşünceleri darbecilerle aynı olmadığı için) Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişikleri kesiliyor. Ancak bir kısmının hakkı iade
edilirken, bir kısmının hakkı iade edilmiyor. Ret cevabı verilen askerlerin tek
“günahları” ise, ilişkilerinin “sözde
yargı denetimine açık idari işlemlerle” kesilmiş olması.
Bu vicdanları sızlatan ve kabul edilemeyecek haksızlığın
telafisi için, Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ ve
arkadaşları, 28.05.2012 tarihinde 926 sayılı kanuna geçici 33.madde eklenmesini
içeren kanun teklifini T.B.M.M Grup Başkanlığına sundular. Bu kanun Teklifine
ilişkin, Milli Savunma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığı görüşlerini bildirdiler. Bildirilen görüşlere bakıldığında,
Bakanlıkların yasa teklifi konusunda farklı çekinceleri olduğu görülüyor.
Bakanlıkların çekincelerini soru formuna getirerek, içeriklerindeki hatalı
yorum ve gerekçelere cevaben gerçek durumlara açıklık kazandıran bu rapor
belirsizlik ve haksızlıkların giderilmesinde yasama erkinin yararlanabileceği
bir belge olması amacıyla hazırlanmıştır.
1-
“Kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan
idari işlemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen askerlerin ilişik
kesme işlemlerinin
yargı denetimine açık olduğu
gerekçesiyle, 926 sayılı Kanunun geçici 32nci maddesi ile yapılan yasal
düzenlemeden yararlandırılma-ması adil bir uygulama mıdır? Bu adaletsizlik yeni
bir yasayla giderilemez mi?
Kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen askerlerin ilişik kesme işlemlerinin yargı denetimine açık olduğu gerekçesiyle, 926 sayılı Kanunun geçici
32nci maddesi ile yapılan yasal düzenlemeden yararlandırılmaması adil bir
uygulama değildir.”
“Yargı denetimine açık” idari işlemlerle ilişiği kesilenler
yargı yoluna başvurmuşlardır ama başvurular ret ile sonuçlanmıştır. Zira TSK’ den “yargı denetimine açık idari işlem” ile ilişik
kesme işlemlerinin gerçekte yargı denetimine açık olmadığı literatürden yapılan
aşağıdaki özet tespitler ile görülmektedir. (Ayrıntılar için: 12 Mart 1971-2010 Döneminde TSK İle İlişkisi Kesilenler
İçin, “YARGI DENETİMİNE KAPALI İŞLEMLER” İFADESİNİN HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ”
Raporu ektedir)
·
Bir işlemin yargı denetimine açık olduğu
iddiasında/savunmasında bulunabilmek için, hak sahibine “etkili bir başvuru
hakkı tanınıp tanınmadığına” bakılmalıdır.
·
Etkili başvuru hakkının kabulü için; ‘teorik ve hayali” değil fiilen ve gerçekten
mevcut bulunması, yani sonuç doğurabilir cinsten olması gereklidir.
·
AİHS 6.madde kapsamındaki mahkemenin; tarafsız, adil
ve kanuni mahkeme olması gereklidir.
·
TSK’dan ilişiği kesilenlerin başvuracağı yargı
mercii Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir.
·
AYİM, bağımsız/adil/tarafsız bir mahkeme olmayıp, 12
Mart döneminde darbeci askerlerin talimatıyla yasal nitelik kazandırılmış bir
kurumdur.
·
AYİM bünyesindeki askeri personelin tümü yargıç
statüsünde değildir. Dolayısıyla AYİM mahkeme değildir.
·
AYİM, AİHS 6. ve 13.maddeleri kapsamında etkin
başvuru hakkının tanındığı ve adil yargılanmanın yapılabileceği bir mahkeme
değildir.
·
Diğer
yandan istisnai de olsa, AYİM’ in mağdur lehine verdiği kararlar idare
tarafından uygulanmamıştır. Darbe dönemlerinde Verilen Tek olumlu karar 12 Mart
döneminde Dz.Tğm.Hasan Gerçek hakkında olup, bu karar Kuvvet komutanlığı tarafından
uygulanmamıştır.
- Bütün bunların yanında, AYİM kanununun 21.maddesine
göre “disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin
amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır”
- TSK’dan ilişiği kesilen askeri öğrencilerin bir
kısmı, sözde “disiplin suçları”
nedeniyle verilen cezalar sonucu disiplin notları düşürülerek hileli
tasarrufla ordudan uzaklaştırılmıştır. AYİM yasa ile tanımlanmış
sorumlulukları sebebiyle hileli disiplin cezalarını denetleyememekte,
sorgulayamamakta ama bu cezalar nedeniyle ilişiği kesilen askeri
öğrencinin ilişik kesme işlemini şekilsel yargılayabilmektedir. Neden
sonuç ilişkisi kurma yetkisi olmayan bir yargı denetimi gerçek bir yargı
denetimi değildir.
2-
“Subaylıktan, astsubaylıktan ve askeri
öğrencilikten çıkarılanların, çıkarılma işlemleri hakkında dava yoluna
gitmeleri mümkün müdür? Bu anlamıyla, askeri öğrencilikten çıkarılanlar ile
subaylıktan veya astsubaylıktan çıkarılanların durumlarının aynı olmadığı düşünülebilir
mi?”
Subay ve astsubayların TSK’dan ilişiklerinin kesilme
işlemleri Yüksek Askeri şura kurulmadan önce Kararnamelerle “yargı denetimine
açık idari işlemlerle” yapılmaktaydı. Bunun istisnası 12 Eylül 1980
Darbecilerinin çıkardıkları ve 1982 anayasasının yürürlüğe girdiği süreye kadar
geçerli olan “anayasayı Koruma Kanunu” dur. Bu kanuna göre kararnamelerle
ilişiği kesilen subay ve astsubayların yargı yoluna başvurma hakları yoktur.
Yine Askeri öğrenciler, Okul Disiplin Yönetmeliğine göre
yüksek disiplin kurulu karar ve Kuvvet komutanlığı onayıyla çıkarılabildiği
gibi Askeri Ceza Kanununa göre de çıkarılabilmektedir. İlişik kesme işlemleri yargı yoluna açık ama
ilişik kesmenin dayanağı olan disiplin cezaları AYİM kanunu 21. maddesinde
ifade edildiği gibi yargı denetimine kapalıdır.
Sonuç
olarak, subay, astsubay ve öğrenci askerlerin idari kararla ilişiğinin
kesilmesi işlemleri özü itibariyle aynıdır.
İlişik kesme işlemi, esas olarak 926 Sayılı Kanunun değişik maddelerine
dayandırılmaktadır. Çıkaran İdari birim
ve çıkarılma tarihine göre subay ve ast subayların ilişik kesme işlemlerinin
yargıya açık ya da kapalı olması değişmektedir.
AYİM’ de
ilişik kesmeye ilişkin tam yargı davası açma hakkı olduğu gerçeği
yansıtmamaktadır. AYİM kanunun 21.maddesi bunu göstermektedir. Disiplin cezaları neticesinde okullardan
çıkarılan askeri öğrencilerin AYİM’ e itirazları halinde, çıkarılmaya sebebiyet olan disiplin cezaları
sorgulanmamaktadır (Ek: Salim SAKAR
kararı) (Ayrıntılar için EK: Öğrenci Askerler Raporu)
3-
“926 sayılı kanuna eklenecek yeni bir
geçici madde ile geçici 32nci maddeyle tanınmış haklardan yararlanmak için
başvuru gerekli midir? Mevcut emeklilik
hakları daha yüksek olanların durumu ne olacaktır? Bu konularda bir belirsizlik
var mıdır?”
Geçici 32.maddede yasadan yararlanmak isteyenlerin, Milli
Savunma Bakanlığına başvurmaları gerektiği belirtilmektedir. Çıkarılacak yeni
geçici maddeden yararlanmak için de başvuru gereklidir. Yararlanmak istemeyen
başvurmaz.
Eklenecek yeni geçici maddede, geçici 32.maddeye atıfta
bulunmaktadır. Dolayısıyla geçici 32.maddenin (b) fıkrasının son cümlesi aynen
şudur: “Ancak bunlardan, daha önceden
herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlara, yüksek olan
aylık veya gelir bağlanır.” Bu hükmün gereği olarak örneğin 32.Maddeden
faydalananlardan milletvekili emeklisi Rasim ÇAKIR, emekli subay kimliği alıp
milletvekilliği emekli maaşı daha yüksek olduğu için mv. emekliliği koşullarına
devam etmektedir. Sonuç olarak bu konularda bir belirsizlik yoktur.
4-
“Askeri öğrencilikten çıkarılanlardan
fakülte ve yüksekokullarda eğitime devam edeceklerin sosyal güvenliklerine
ilişkin yükümlülükleri nasıl yerine getirilecektir?”
1971 ve1980 dönemlerinde ilişiği kesilen Asker öğrencilerin
tümünün emsalleri (aynı dönem arkadaşları) emeklilik haklarını elde etmiştir.
Fakülte veya yüksekokulda okuyacak kişi yoktur. Dolayısıyla bu öğrencilerin
sigortalılık hali de sorun teşkil etmemektedir. Henüz emsalleri emeklilik hakkı
elde etmemiş olan son dönemlerde ilişiği kesilen öğrencilerin ise
üniversitelere yatay geçiş vb. hakları çeşitli yasal düzenlemelerle
verilmiştir.
Yine de bu durumda olanlar var ise; tamamlanacak eğitim ve
öğretim sürelerine karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri, 5510 sayılı kanunun 4-c maddesine göre şu
anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan emsalleri için ödenen prim
üzerinden ödenecektir. Bu konularda 32.maddeye atıf yapılmış olup 32.maddede
emsalleri için yeterli açıklıkta düzenleme vardır. Buna rağmen ekteki geçici
33.madde teklifinde tekrar mahiyetinde olsa da açıklık getirilmiştir.
5-
“TSK personeli emsalleri henüz emeklilik
hakkını elde etmemiş olan ilişiği kesilen öğrenci askerlerden, 657 sayılı
kanunun 48nci maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenlerin durumu ne olacaktır?”
Özlük hakları iade edilmeyenlerin hemen hemen tümü; 1971
ve1980 dönemlerinde ilişiği kesilen Asker öğrenciler olup, bunların tümünün
emsalleri (aynı dönem arkadaşları) emeklilik haklarını elde etmiştir.
Dolayısıyla ilişiği kesilen bu öğrenci askerlerden 657 sayılı kanunun 48nci
maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenler var ise dahi memurluğa
atanmalarına gerek olmadığı için sorun yoktur.
Eğer, öğrenimlerine devam ederek bitirenlerden 657 sayılı
kanunun 48nci maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenler var ise, bu
öğrenci askerlerin emeklilikleri için kalan süreye ait sosyal güvenlik
kesenekleri ilgili Kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel komutanlığı veya Sahil
Güvenlik Komutanlığınca karşılanır. Bu kişiler emsallerinin emeklilik tarihine
kadar beklerler ve emsallerinin emeklilik tarihinde 32.maddedeki emeklilik
hakkından yararlanırlar. Yine bu konularda geçici 32.maddede emsali subay ve
astsubaylar için yeterli açıklıkta düzenleme vardır. Buna rağmen ekteki geçici
33.madde kanun teklifine 32. Maddede olan şu ibareler eklenmiştir. “Bu kişilerin ilişiklerinin kesildiği
tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri Türk Silahlı
Kuvvetlerinde geçmiş kabul edilir. Bu kişilerin sicil dosyalarında yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas tüm bilgi ve
belgeler, herhangi bir müracaat aranmaksızın hükümsüz sayılarak dosyalarından
çıkarılır ve herhangi bir işleme esas alınmazlar.” Yine 33.madde kanun teklifine ek olarak, “Bu kişiler ilişkisi kesilmeyen ve TSK’da
görevlerine devam eden aynı dönem öğrencilerinin emsalleridirler. Bu kişiler
hangi muvazzaf statünün (subay, astsubay) öğrencisi ise, o statüdeki emsalleriyle aynı hakları elde
ederler. Bu kişilerin işlemleri, emsallerine ilişkin32. Maddede yer alan
düzenlemelere göre yürütülür.” ibaresi eklenerek konuya açıklık
getirilmiştir.
6- “Geçici 32.
maddede kanundan yararlanacak kişilerin ilişiğinin kesilmesini gerektiren
haller sınırlı olarak sayılmış mıdır? Örneğin 926 sayılı kanunun 50 ve 94ncü
maddelerine atıf yapılmış mıdır? Geçici
32.maddeyle düzenlenen kanun hükmünün ruhu, adalet ve hukuk ilkeleri itibariyle
bu haktan yararlanması uygun olmayan kişilerin de kapsama girmesi söz konusu
olmuş mudur? Örneğin terör olaylarına karışığı, rüşvet, yolsuzluk vb. yüz
kızartıcı fiilleri işlediği maddi delillerle sabit olduğu için ilişiği
kesilenler kapsama girmişler midir?”
Geçici 32.maddede ilişik kesilme
nedenleriyle ilgili bir sınırlama yoktur. İlişiğinin kesilme biçimine dair bir
sınırlama vardır. 926 sayılı kanunun herhangi bir maddesine atıf yapılmamış
olup, kapsam “ 12 Mart 1971 tarihinden
bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya
Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler
veya vefatları hâlinde hak sahipleri” olarak
belirtilmiştir.
Yasadan yararlanacaklar MSB’ye başvurmuşlardır. MSB düzenlenen kanun hükmünün ruhu, adalet ve hukuk
ilkeleri itibariyle bu haktan yararlanması uygun olmayan kişilerin olup
olmadığını tespit ederek başvuruları sonuçlandırmıştır. Aynı başvuru koşulu ,
ekteki geçici 33.madde kanun teklifi için de geçerlidir.
Buna
rağmen kanun teklifine “hukuki maddi
delil kriterlerine uygun maddi delile dayalı terör
olayları, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık vb. yüz kızartıcı fiiller hariç olmak
üzere gerekçeleri muvazaalı, hukuki delil ve kriterlerden yoksun, kesinleşmiş
yargı kararına dayanmayan idari
işlemlerle ilişiği kesilenler”
ibaresi eklenmiştir
7-
“5534 sayılı Emekli sandığı Kanununun 31
maddesinde, Yine 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık
sigortası kanununun dördüncü fıkranın (d) ve (e) bentlerinde belirtilen
okulları tamamlamadan ayrılanlar ile bu okulları tamamlamalarına rağmen
görevlerine başlamadan ayrılanların, bu okullarda geçen eğitim süreleri
sigortalılıklarından sayılmaz hükümleri mevcuttur.
Yapılmak istenen kanun değişikliği
ile tanınan haklar, 5510 ve 5434 sayılı kanunların yukarıda izah edilen
maddeleri ile çelişki oluşturmakta mıdır? 32. Maddede ve önerilen kanun
teklifinde bu çelişkiyi gideren bir hüküm var mıdır?”
Geçici 32.madde tüm sonuçlarıyla
birlikte ilişik kesme işlemini hükümsüz kılmaktadır. Darbezede askerleri
ilişikleri kesilmemiş hale getirmektedir. Bu yasa düzenlemesiyle ilişiği
kesilen öğrenci askerler ilişiği kesilmemiş hale geldikleri için, Emekli
Sandığı Kanunu 31.maddesi ve aynı şekilde 5510’un 4-d ve e bentlerinin de
dışındadırlar.
32. maddede bulunan ve 33.madde yasa
teklifinde de tekrar edilen düzenleme “ Bu kişilerin ilişiklerinin kesildiği tarihten bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş
kabul edilir.” şeklinde tanımlayarak yoruma yer
bırakmayacak netlik getirmiştir. Maddedeki bu düzenleme ilişik kesme işlemini hükümsüz kılmaktadır. Bu
durumda, 32. Maddedeki bu hükümle atılmamış kabul edilen ve bu güne kadar TSK
personeli olan öğrenci askerler için Bakanlığın sözünü ettiği yukarıdaki
maddeler geçerli değildir.( Ayrıntılar
için, EK: Öğrenci askerlerin sosyal güvenlik ve emeklilik hakları Raporu)
8- “926 Sayılı
TSK personel kanununa tabi asker personel olan askeri öğrencilerden ilişiği
kesilenlerin hangi süreler bakımından sosyal güvenliklerinin sağlanacağı, araştırmacı
kadrolarına nasıl atanabileceği, emeklilik için kalan süreye ilişkin
keseneklerini ödeme hususunda teklifte yeterince açıklık var mıdır?”
Geçici
33.madde kanun teklifi, 32. maddeye atıfta bulunmaktadır. Buna rağmen kanun
teklifine 32. maddede bulunan “Bu kişilerin ilişiklerinin kesildiği
tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri Türk Silahlı
Kuvvetlerinde geçmiş kabul edilir. Bu kişilerin sicil dosyalarında yer alan,
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas tüm bilgi ve
belgeler, herhangi bir müracaat aranmaksızın hükümsüz sayılarak dosyalarından
çıkarılır ve herhangi bir işleme esas alınmazlar.” İfadeleri eklenmiştir. Bununla yetinilmeyerek 33.madde kanun
teklifine, “Bu kişiler ilişkisi
kesilmeyen ve TSK’da görevlerine devam eden aynı dönem öğrencilerinin
emsalleridirler. Bu kişiler hangi muvazzaf statünün (subay, astsubay) öğrencisi
ise, o statüdeki emsalleriyle aynı
hakları elde ederler. Bu kişilerin işlemleri, emsallerine ilişkin 32.maddede
yer alan düzenlemelere göre yürütülür. 32.
Maddede belirtilen şekilde sosyal güvenlik intibakları yapılır ve emeklilik
kesenekleri ödenir.” ibareleri eklenerek konuya açıklık
getirilmiştir.
9- “Kanun
koyucu ( Geçici 32
madde ile ) yargı denetimine kapalı işlemlerle TSK’dan ilişiği kesilenlerin
“yargı denetimine kapalılık” nedeniyle zaruretten oluşan “yargılanamama”
halini gidermek için mi böyle bir hüküm vazetmiştir? “Haklarında kesinleşmiş yargı kararı olmadan”
ilişiği kesilenler için zaruretten oluşan bir mağduriyet yok mudur?”
Geçici 32.madde ile “Yargı denetimine kapalılık”
nedeniyle zaruretten oluşan “yargılanamama” halinin giderilmesi için böyle bir
hüküm vazedilmiş olunsa idi bunu gidermek için
ilgili kişilere yargılanma hakkı verilir AYİM ‘e gitmeleri için yol gösterilir
idi. Halbuki yargılanma hakkı yerine doğrudan hak tesisi yapılmıştır.
Yargıya Açıklık Kapalılık Konusu
çok şekli olarak değerlendirilmektedir. Oysa söz konusu 32. ve önerilen
33.maddeler, OLAĞANÜSTÜ DÖNEMİN HUKUKLA DEĞİL, TALİMATLA KARAR VEREN
MAHKEMELERİNİN, İDARİ OTORİTELERİNİN işlemleriyle ilgilidir. Bu 32. maddenin
gerekçesinde açıklıkla belirtilmektedir. 32. Madde gerekçesinde belirtildiği
gibi, bu yasa “Hukuk Devleti” ilkesiyle
ilgili olarak, geçmişte bu ilkeyle ilgili yaraların sarılması amacıyla
çıkartılmıştır.
10- “Sadece “yargı denetimine kapalı işlemler” sonucunda TSK’den ilişiği
kesilenlerin Kanun kapsamına alınıp, diğerlerinin alınmaması Anayasa eşitlik
ilkesine aykırı değil midir? Anayasa Mahkemesinin bu konuda kararı var mıdır?”
Milli savunma
Bakanlığı “Anayasa Mahkemesinin
27Nisan1993 tarihli ve 1992/37 esas ve 1993/18 karar sayılı kararında da
belirtildiği üzere, zamanında yargı yoluna açık bir işlemle ilişiği kesilenler
ile yargı yoluna kapalı bir işlemle ilişiği kesilerek konuyu yargısal alana
taşıyamayan kimseler hakkındaki bu düzenleme eşitlik ilkesi ile ilgili bir
husus değildir.” demektedir.
Atıfta bulunulan
Anayasa Mahkemesi kararı 25.6.1992
günlü, 3825 sayılı "2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2992 sayılı
Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanunu ile 190 ve 270 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 1. , 3. , 4. , 8. , 12. , 16. , 17. maddelerinin
Anayasa'nın 8. , 10. , 104. , 105. , 140. ve 159. maddelerine aykırılığı
savıyla iptali istemiyle ilgili bir karardır.
Bu kararda “yargı yoluna açık bir işlemle ilişiği
kesilenler ile yargı yoluna kapalı bir işlemle ilişiği kesilerek konuyu
yargısal alana taşıyamayan kimseler hakkındaki bu düzenlemenin eşitlik ilkesi ile ilgili bir husus
olmadığına” dair bir hüküm yoktur.
Bu mesnedi
olmayan bir gerekçe olup, sadece kapalı işlemler sonucunda ayrılanların kanun
kapsamına alınıp diğerlerinin alınmamasının anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
bir durum oluşturduğunu ortadan kaldırmamaktadır.
11- “Hali hazırda herhangi bir okuldan mezun
olmayan bir öğrenciye mesleğinin icrası için gerekli olan mezuniyet diploması
verilmemektedir. Bu diplomaya hak kazanamayan öğrenciler, mezun olan
öğrencilere tanınan mesleki unvan, mevki ve haklardan (doktor,
mühendis, vb.) faydalanamazken, askeri okullardan mezun olmayan askeri
öğrencilerin eğitimini tamamlamış, mezun olup muvazzaflığa naspedilmiş
bir personele sağlanan haklardan faydalanması yasa, hukuk ve adalet ilkelerine
uygun mudur?”
Ekdeki 33.madde
teklifinde yer alan askeri öğrenciler, lise öğrencileri değil, Askeri Yemin
edip, İç Hizmet ve TSK Personel Kanununa göre “Asker Kişi” sayılan Harp Okulu
ve Astsubay okulu öğrencilerle ilgilidir.
Bu kişiler askerlik mesleğinin kanun olan 926 sayılı personel kanununa
tabidirler. Hiçbir mühendislik fakültesi öğrencisi, mühendislerle aynı kanuna
tabi değildir. Kamuda çalışan bir mühendis 657 sayılı devlet memurları kanuna
tabi iken, mühendislik fakültesi öğrencisi bu kanuna tabi değildir. Öğrenci
askerlerin subay ve astsubaylar gibi sosyal güvenlik ve emeklilik hakları
varken, mühendislik öğrencisinin yoktur. Bu konuda ekte sunduğumuz “Öğrenci
askerler ile Üniversite öğrencileri arasındaki farklar raporunda” ayrıntılı
açıklamalar mevcuttur. Burada bir özet yapmak gerekirse;
Mevcut yasalara göre askeri öğrenciler;
- Subay ve astsubaylar gibi, 926 sayılı TSK
Personel kanunu ve İç Hizmet Kanununa tabidirler.
- 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ve 353 sayılı
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun uygulaması
bakımından askerlik yükümlülüğü altına girmiş sayılır ve diğer askerlere uygulanan hükümler
bunlara da aynen uygulanır.
- 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 dönemindeki
yasalara göre, subaylar gibi mecburi hizmet süresi (15 yıl) bitmeden
TSK’den ayrılamazlar.
- Subaylar, astsubaylar ve askeri öğrenciler, bu kanuna ve bu kanuna dayanılarak çıkan
tüzük ve yönetmeliklerin kendileri hakkında aynen uygulanmasını
istemek hakkına sahiptirler. (926 sayılı TSK Personel Kanunu md.6)
- Fakülte ve Yüksekokullarda okuyan askeri
öğrenciler ile Harp Okulu öğrencilerine
subaylar gibi; astsubay hazırlama ve astsubay Meslek Yüksekokulu öğrencileri ile astsubay naspedilmek
üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulanlara astsubaylar gibi
muamele olunur. (211 sayılı İç Hizmet Kanunu md.92)
- 18 yaşından itibaren 5434 sayılı Emekli
Sandığı Kanununa tabidirler. Bugün ise, 5510 sayılı Kanunun 4-c maddesine
tabidirler. Harbiyeli askerlerin
emeklilik primleri teğmen maaşı üzerinden ödenir.
- Askeri öğrenciler savaş, ülkenin işgal altına
alınması, vb. olağanüstü hallerde, mezun olmadan subay olarak ülke
savunmasında görevlendirilebilirler. Cemal Gürsel buna örnektir.
- Hangi muvazzaf (subay, astsubay) statünün öğrencisi iseler, onlar gibi emeklilik dahil tüm sosyal güvenlik haklarından yararlanırlar. (Dergi No:7, Karar Dairesi: AYİM. 2.D. Karar Tarihi: 27.02.1991, Karar No: 90/78 E. Karar No: 91/98K.)
12-
“Kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilen askerlere hak iadesi durumunda; “yargı
yolu açık” ilişik kesmelere hak verilmiş olacağından, 1960’tan bu yana ilişiği
kesilmiş askerler, polisler, öğretmenler, öğrenci askerler, 1402’likler dahil
her kesim kapsama girecek midir?
Demokratik hukuk devleti darbecilerin açtığı yaraları sarmak ve
adaletsizliği giderme kararını mali yüke göre mi vermelidir?”
Kanun teklifinin kapsamı; 926 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel kanununa tabi askerlerden 1971 den bu güne
kadar kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle ilişikleri
kesilenlerle sınırlıdır. Bu nedenle bu
kapsamda olmayan hiç kimse kapsama girmez.
Ancak, bu yasayı örnek göstererek kendileri için de yasa çıkarılmasını
talep edenler olabilir.
Ancak böyle bir talep olsa dahi, çok
istisnai ve sınırlı sayıda kişiyi kapsayacak biçimde olabilir.
Zira 1960 darbesi mağduru askerler dört ayrı
yasayla haklarını eksiksiz almışlardır.
Sivil memurlar, polisler,
1402’likler, 2559’lukların da Danıştay’ın içtihat kararı sonrasında mahkemelere
başvurarak haklarını almışla ve alınamayan haklar ise 1995’te çıkarılan 4045
sayılı kanunla ihya edilmiştir. Son olarak, Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı 2008 yılı Nisan ayında TBMM’de
yasalaşırken, 28 Şubat sürecinde disiplin cezalarına çarptırılan, 639’u
meslekten çıkartılan toplam 20 bin 543 sivil kamu görevlisinin mağduriyetleri
verilen değişiklik önergesinin kabulüyle giderilmiştir.
Cumhuriyet tarihi boyunca çıkarılan
çeşitli “af” yasalarıyla sivil üniversite öğrencilerinin mağduriyetleri
giderilmiştir. Yine 28 Şubat sürecinde mağdur edilen asker ve ya sivil tüm
öğrencilerin, tüm mağduriyetleri defaten çıkarılan yasalarla telafi edilmiştir.
Hakları ihya edilemeyen ve
mağduriyetleri devam edenler sadece 12 Mart 1971 darbecilerince ilişiği kesilen
subay, astsubay ve öğrenci askerler, 12 Eylül 1980 darbesi hazırlık süreci ve
sonrasında darbecilerce ilişiği kesilen öğrenci askerler, 1984 den sonra
kararnamelerle ilişiği kesilen subay ve astsubaylar ve sıkıyönetim mahkemesi
mağduru askerlerdir. İlişiği kesildiği dönemde yargıya başvuran bu kişilerden
hiçbirine, bağısız yargı kimliği ve hâkimlik teminatı olmayan AYİM’den olumlu
karar çıkmamıştır. Bunlar yaklaşık 1500 kişidir ve çok büyük çoğunluğu zaten
emekli olduklarından yapılacak iş intibaktan ibarettir.
Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk
devletidir. Demokratik hukuk devleti, bir mağduriyetin varlığını teslim etme ve
giderme kararını getireceği mali yüke göre karar vermemesiyle hukuk devletidir.