MALİYE BAKANLIĞI’NIN, ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MANİSA
MİLLETVEKİLİ SAYIN SELÇUK ÖZDAĞ’IN “926
SAYILI TSK PERSONEL KANUNUNA BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ”NE
İLİŞKİN GÖRÜŞÜNÜ DEĞERLENDİRME RAPORU
GİRİŞ
Askerî darbeler Türkiye’yi demokrasi yolunda ilerlemekten ve
olgunlaşmaktan alıkoyarken, kendi meslektaşlarını da “yargısız infaza” tabi
tuttu. Hukuksuz bir şekilde binlerce asker işkencelere tabi tutuldu, zindanlara
atıldı ve açlığa mahkûm edilerek TSK’den ilişiği kesildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, darbecilerin açtığı
yaralarının sarılması için adım attı ve 22 Mart 2011 tarihinde, 6111 sayılı
kanunla 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na Geçici Madde 32
eklendi. Yasadan yararlanacak kişiler Kanun metninde “12 Mart 1971 tarihinden
bu kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya
Yüksek Askeri Şûra Kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler
veya vefatları halinde hak sahipleri” olarak ifade edildi.
Yasayı uygulamakla görevli Milli Savunma Bakanlığı’na yapılan
başvurular sonucunda; 1991 subay ve astsubay “yargı denetimine açık idari
işlemle” ilişikleri kesildiği gerekçesiyle, yaklaşık 550 öğrenci asker ise,
ilişkilerinin hem “yargı denetimine açık idari işlemle” kesildiği hem de yasa
kapsamında olmadıkları gerekçesiyle yasadan yararlandırılmamış-lardır.
Dolayısıyla aynı statüdeki askerler (hepsi 926 sayılı TSK Personel kanunu
kapsamında asker), aynı idare tarafından ve aynı gerekçelerle ( inanç ve
düşünceleri darbecilerle aynı olmadığı için) Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişikleri kesilmişti. Ancak bir kısmının hakkı iade edilirken, bir kısmının
hakkı iade edilmedi. Ret cevabı verilen askerlerin tek “günahları” ise, ilişkilerinin “ ‘sözde’ yargı denetimine açık
idari işlemlerle” kesilmiş olmasıydı. (Ayrıntılar
için: “6191 Sayılı Yasa Uygulama Raporu” ektedir)
Bu vicdanları sızlatan ve kabul edilemeyecek haksızlığın
telafisi için, Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ ve
arkadaşları, 28.05.2012 tarihinde 926 sayılı TSK Personel Kanuna geçici
33.madde eklenmesini içeren kanun teklifini T.B.M.M Başkanlığı’na sundular.
Milli Savunma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı kanun teklifine ilişkin, farklı çekincelerini içeren görüşlerini
bildirdiler. Maliye Bakanlığı’nın çekincelerini değerlendiren bu rapor; hatalı
çekincelere cevaben gerçek durumlara açıklık getirerek, haksızlıkların
giderilmesinde yasama erkinin yararlanabileceği bir belge olması amacıyla
hazırlanmıştır.
BAKANLIK GÖRÜŞLERİ VE
DEĞERLENDİRMELERİMİZ
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-1:
“…Söz konusu hükümden de anlaşıldığı üzere, 926 sayılı
Kanunun Geçici 32nci maddesi, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya yine
ilgili dönem itibariyle yargı denetimine kapalı olan Yüksek Askeri Şura
kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş olan personeli veya
vefatları halinde hak sahiplerini kapsamak suretiyle yargı yoluyla hak arama
imkanından yoksun kalmış olan personelin mağduriyetinin giderilmesi amacına
yönelik olarak yürürlüğe konulmuş olan bir düzenleme iken, teklif ile 926
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 33ncü maddenin (a) fıkrasında,
Teklifin kapsamı, kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk
Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesilenler olarak belirtilmiştir.
Ancak, bahse konu iki husus tamamen birbirinden farklı olup,
ilgililerin aynı hükümden yararlandırılmaları uygun düşmemektedir.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-1:
Kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen askerlerin ilişik kesme işlemlerinin
yargı denetimine açık olduğu gerekçesiyle, 926 sayılı Kanunun geçici 32nci
maddesi ile yapılan yasal düzenlemeden yararlandırılmaması adil bir uygulama
değildir.
“Yargı denetimine açık” idari işlemlerle ilişiği kesilenler
yargı yoluna başvurmuşlardır ama başvurular ret ile sonuçlanmıştır. Zira TSK’ den “yargı denetimine
açık idari işlem” ile ilişik kesme işlemlerinin, gerçekte yargı denetimine açık
olmadığı literatürden yapılan aşağıdaki özet tespitler ile görülmektedir. (Ayrıntılar için: “12 Mart 1971-2010 Döneminde
TSK İle İlişkisi Kesilenler İçin, ‘Yargı Denetimine Kapalı İşlemler’ İfadesinin
Hukuki Değerlendirmesi Raporu” ektedir)
·
Bir işlemin yargı denetimine açık olduğu
iddiasında/savunmasında bulunabilmek için, hak sahibine “etkili bir başvuru
hakkı tanınıp tanınmadığına” bakılmalıdır.
·
Etkili başvuru hakkının kabulü için; ‘teorik ve hayali” değil fiilen ve gerçekten
mevcut bulunması, yani sonuç doğurabilir cinsten olması gereklidir.
·
AİHS 6.madde kapsamındaki mahkemenin; tarafsız, adil
ve kanuni mahkeme olması gereklidir.
·
TSK’dan ilişiği kesilenlerin başvuracağı yargı
mercii Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir.
·
AYİM, bağımsız/adil/tarafsız bir mahkeme olmayıp, 12
Mart döneminde darbeci askerlerin talimatıyla yasal nitelik kazandırılmış bir
kurumdur.
·
AYİM bünyesindeki askeri personelin tümü yargıç
statüsünde değildir. Dolayısıyla AYİM mahkeme değildir.
·
AYİM, AİHS 6. ve 13.maddeleri kapsamında etkin
başvuru hakkının tanındığı ve adil yargılanmanın yapılabileceği bir mahkeme
değildir.
·
Diğer
yandan istisnai de olsa, AYİM’ in mağdur lehine verdiği kararlar idare
tarafından uygulanmamıştır. Nitekim darbe dönemlerinde verilen tek olumlu
mahkeme kararı; 12 Mart 1971 döneminde Deniz Teğmeni Hasan Gerçek hakkında AYİM
Daireler Kurulu’nun 1972/885 Evrak, 1974/111 Esas, 1975/71 Karar sayılı ilişik
kesme işlemini iptal kararıdır. Ancak bu karar idare tarafından
uygulan-ma-mıştır.
- Bütün
bunların yanında, AYİM kanununun 21.maddesine göre “disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin
amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır”
- TSK’dan
ilişiği kesilen askeri öğrencilerin bir kısmı, sözde “disiplin suçları” nedeniyle
verilen cezalar sonucu disiplin notları düşürülerek hileli tasarrufla
ordudan uzaklaştırılmıştır. AYİM yasa ile tanımlanmış sorumlulukları
sebebiyle hileli disiplin cezalarını denetleyememekte, sorgulayamamakta
ama bu cezalar nedeniyle ilişiği kesilen askeri öğrencinin ilişik kesme
işlemini şekilsel yargılayabilmektedir. Neden sonuç ilişkisi kurma yetkisi
olmayan bir yargı denetimi gerçek bir yargı denetimi değildir.
- Tüm bu
mevzuatın ve gerçeklerin yanında, yargı denetimine kapalı idari işlem ile ilişiği kesilen askerler ile yargı
denetimine açık idari
işlemlerle ilişiği kesilen askerler aynı gerekçelerle ( inanç ve
düşüncelerinden dolayı) ilişkileri kesilerek mağdur edilmişlerdir.
Mağduriyetleri aynı ve ortaktır. Yargı denetimine kapalı idari işlemlerle
ilişkisi kesilmiş askerlerin yargı yoluyla hak arama
“imkânından” yoksun kalmış olmaları fiili durumda ikinci bir mağduriyet
yarat-ma-mıştır. Zira yargı yoluna açık işlemle atılanlar da yukarıdaki
açıklamalarda ortaya koyduğumuz üzere gerçek yargının ol-ma-masından
dolayı sonuç alamamışlardır. Sonuçta
her iki biçimde de ilişiği kesilen askerlerin içinde bulundukları durum ve
akıbetleri aynı olmuştur. Hepsi
TSK’dan atılmış bireyler olarak yaşamlarını sürdürmek zorunda
kalmışlardır. Durum bu iken, eğer geçici 32.madde ile “yargı denetimine kapalı işlemle ilişiği
kesilenlerin yargı yoluyla hak arama imkânından yoksun kalmaktan
kaynaklanan mağduriyetlerini gidermek olsa idi; “yargı yoluna başvurma
imkânı tanıyan” bir yasal düzenleme yapılırdı. Ama böyle yapılmamış ve
yasa ile ilişik kesme işlemi
hükümsüz kılınarak doğrudan hak iadesi yapılmıştır. Bu durum, Yasama
Organı T.B.M.M’nin bizim burada ifade ettiğimiz gerçeği gördüğünün ve buna
göre yasal düzenleme yaptığının açık bir göstergesidir.
Bütün
bu anti demokratik darbe yasalarına, adil yargılanma hakkını ve yargıç
teminatını yok sayan düzenlemelere ve hukuksuz uygulamalara rağmen; “yargı
denetimine kapalı” idari işlemlerle ilişik kesilmeyle, “yargı denetimine açık” idari işlemlerle
ilişik kesmeye dair; “bahse konu iki
husus tamamen birbirinden farklı olup, ilgililerin aynı hükümden
yararlandırılmaları uygun düşmemektedir” değerlendirmesi hukuki ve fiili
gerçekliğe uy-ma-maktadır.
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-2:
“ 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ‘Askeri öğrencilikten çıkarılma’ başlıklı
17 nci maddesinde;“…Fakültelerde veya yüksekokullarda Silahlı Kuvvetler
hesabına okuyan öğrenciler aşağıdaki hallerde askeri öğrenci niteliğini
kaybederler…” şeklinde hüküm yer almaktadır. Dolayısıyla, söz konusu maddede,
Yüksek Askeri Şura Kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş
olanlara dair herhangi bir hükme yer verilmemiş olup, askeri öğrencilerin hangi
hallerde öğrencilikten çıkarılacakları, yukarıdaki hallerle sınırlı tutulmuştur.
Ayrıca, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun
“idari davalar ve yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 21nci maddesinde,
kendilerini ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden
dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası, aynı
nitelikte idari işlem ve eylemler sebebiyle hakları ihlal edilenlere de tam
yargı davası açma hakkı tanınmıştır.
Buna göre, askeri öğrencilikten çıkarılanların bu işlemler
hakkında dava yoluna gitmelerine bir engel getirilmemiş olduğu dikkate
alındığında, askeri öğrencilikten çıkarılanlar ile subaylıktan veya
astsubaylıktan çıkarılanların durumlarının aynı olmadığı düşünülmektedir.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-2:
Subay ve astsubayların TSK’dan ilişiklerinin kesilme
işlemleri Yüksek Askeri Şura kurulmadan önce, kararnamelerle “yargı denetimine
açık idari işlemlerle” yapılmaktaydı. Bunun istisnası 12 Eylül 1980
Darbecilerinin çıkardıkları ve 1982 anayasasının yürürlüğe girdiği süreye kadar
geçerli olan 2324 sayılı “Anayasa Düzeni Hakkında Kanun” dur. Bu kanuna göre
kararnamelerle ilişiği kesilen subay ve astsubayların yargı yoluna başvurma
hakları yoktur. Bugün rütbeli askerlerin YAŞ kararı dışında yargıya açık
kararnamelerle de ilişiği kesilmektedir. Yine 12.09.2010 tarih ve 5982 sayılı
kanun ile Anayasa’nın 125 maddesine yapılan ekleme sonucu YAŞ kararlarına karşı
yargı yolu açılmıştır.
Askeri
öğrenciler, Okul Disiplin Yönetmeliğine göre yüksek disiplin kurulu karar ve
Kuvvet komutanlığı onayıyla çıkarılabildiği gibi Askeri Ceza Kanununa göre de
çıkarılabilmektedir. İlişik kesme
işlemleri yargı yoluna açık ama ilişik kesmenin dayanağı olan disiplin cezaları
AYİM kanunu 21. maddesinde ifade edildiği gibi yargı denetimine kapalıdır.
Sonuç
olarak, subay, astsubay ve öğrenci askerlerin idari kararla ilişiğinin
kesilmesi işlemleri özü itibariyle aynıdır.
İlişik kesme işlemi, esas olarak 926 Sayılı Kanunun değişik maddelerine
dayandırılmaktadır. İlişik kesme kararını veren idari birim ve ilişik kesme
tarihine göre subay ve ast subayların ilişik kesme işlemlerinin yargı
denetimine açık ya da kapalı olması değişmektedir. Rütbeli askerlerin ilişik
kesme işlemleri yargı yoluna kapalı, öğrenci askerlerin ilişik kesme işlemleri
yargı yoluna açıktır diye bir mevzuat ve iki farklı uygulama yoktur.
AYİM’ de
ilişik kesmeye ilişkin tam yargı davası açma hakkı olduğu gerçeği
yansıt-ma-maktadır. AYİM kanunun
21.maddesi disiplin cezalarının yargı denetimi dışında olduğunu net olarak
düzenlemektedir. Disiplin cezaları
neticesinde okullardan çıkarılan askeri öğrencilerin AYİM’ e itirazları
halinde, çıkarılmaya sebebiyet olan
disiplin cezaları sorgulan-ma-maktadır. (Ek:”AYİM-Salim SAKAR Kararı”) (Ayrıntılar için EK: “Öğrenci Askerler
Raporu”)
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-3:
“Diğer taraftan 926
sayılı kanuna eklenmesi öngörülen geçici 33ncü maddenin (b) fıkrasında; harp
okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından 5434 sayılı
emekli sandığı kanununa tabi sigortalı iken ilişiği kesilmiş olup emeklilik
için zorunlu asgari süreyi 926 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
doldurmuş olanların askeri okulda mezun olmuş sayılacağı ve geçici 32nci
maddeyle tanınmış haklardan yararlanması öngörülmektedir. Ancak, mevcut
emeklilik hakları daha yüksek olanların bu emeklilik hakkından faydalanmamak
istememesi halinde dahi bu hükmün uygulanmasının sorun yaratacağı
değerlendirilmektedir.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-3:
Geçici 32.maddede yasadan yararlanmak isteyenlerin, Milli
Savunma Bakanlığına başvurmaları gerektiği belirtilmektedir. Çıkarılacak geçici
maddeden yararlanmak için de başvuru gereklidir. Yararlanmak istemeyen
başvurmaz.
Eklenecek yeni geçici madde de, geçici 32.maddeye atıfta
bulunmaktadır. Dolayısıyla geçici 32.maddenin (b) fıkrasının son cümlesi aynen
şudur: “Ancak bunlardan, daha önceden
herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlara, yüksek olan
aylık veya gelir bağlanır.” Bu hükmün gereği olarak örneğin 32.Maddeden
faydalananlardan milletvekili emeklisi Rasim ÇAKIR, emekli subay kimliği alıp
milletvekilliği emekli maaşı daha yüksek olduğu için mv. emekliliği koşullarına
devam etmektedir. Sonuç olarak teklif edilen kanun maddesinde bu konularda bir
belirsizlik yoktur.
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-4: “Ayrıca, askeri öğrencilikten
çıkarılanlardan fakülte ve yüksekokullarda eğiteme devam edeceklerin sosyal
güvenliklerine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin olarak da;
hangi sigortalılık halinin esas alınacağı, prime esas kazancın nasıl
belirleneceği hususlarında teklifte herhangi bir düzenleme öngörülmemektedir.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-4:
1971 ve1980 dönemlerinde ilişiği kesilen öğrenci askerlerin
tümünün emsalleri (aynı dönem arkadaşları) emeklilik haklarını elde etmiştir.
Fakülte veya yüksekokulda okuyacak kişi yoktur. Dolayısıyla bu öğrencilerin
sigortalılık hali de sorun teşkil etmemektedir. Henüz emsalleri emeklilik hakkı
elde etmemiş olan son dönemlerde ilişiği kesilen öğrencilerin ise
üniversitelere yatay geçiş vb. hakları çeşitli yasal düzenlemelerle
verilmiştir.
Yine de bu durumda olanlar var ise; tamamlanacak eğitim ve
öğretim sürelerine karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri, 5510 sayılı kanunun 4-c maddesine göre şu
anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan emsalleri için ödenen prim
üzerinden ödenecektir. Bu konularda 32.maddeye atıf yapılmış olup 32.maddede
emsalleri için yeterli açıklıkta düzenleme vardır. Buna rağmen ekteki geçici
33.madde teklifinde tekrar mahiyetinde olsa da açıklık getirilmiştir.
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-5:
“Öte yandan, 657
sayılı devlet memurları kanununun “genel ve özel şartlar” başlıklı 48nci
maddesinde yer alan koşulları yerine getirmeyenlerin devlet memurluğuna
atanmasına imkan bulunmamaktadır. Kanun teklifinde ise fakülte ve yüksek
okullardan ilişiği kesilen öğrencilerin aynı okullarda öğrenimlerine devam
etmeleri ve öğrenimini başarı ile tamamlayanların bahsi geçen şartları yerine
getirmeleri kaydıyla emsalleri için 926 sayılı kanunun geçici 32nci maddesi ile
sağlanan haklardan aynı şekilde faydalanmaları öngörülmektedir. Ancak, 657
sayılı kanunun 48nci maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenlerin
durumunun ne olacağına dair herhangi bir hükme yer verilmemektedir.
Öğrenimlerine devam etmekle birlikte, devlet memurluğuna atanamayacakların
durumlarında bir iyileşme meydana gelmeyeceği dikkate alındığında, öngörülen bu
hükmün teklifin özüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-5:
Özlük hakları iade edilmeyenlerin hemen hemen tümü; 1971
ve1980 dönemlerinde ilişiği kesilen Asker öğrenciler olup, bunların tümünün
emsalleri (aynı dönem arkadaşları) emeklilik haklarını elde etmiştir.
Dolayısıyla ilişiği kesilen bu öğrenci askerlerden 657 sayılı kanunun 48nci
maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenler var ise dahi memurluğa
atanmalarına gerek olmadığı için sorun yoktur.
Eğer, öğrenimlerine devam ederek bitirenlerden 657 sayılı
kanunun 48nci maddesinde yer alan koşulları yerine getiremeyenler var ise, bu
öğrenci askerlerin emeklilikleri için kalan süreye ait sosyal güvenlik
kesenekleri ilgili Kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel komutanlığı veya Sahil
Güvenlik Komutanlığınca karşılanır. Bu kişiler emsallerinin emeklilik tarihine
kadar beklerler ve emsallerinin emeklilik tarihinde 32.maddedeki emeklilik
hakkından yararlanırlar. Yine bu konularda Geçici 32.maddede emsali subay ve
astsubaylar için yeterli açıklıkta düzenleme vardır. Buna rağmen ekteki kanun teklifine 32. Maddede olan şu ibareler
eklenmiştir. “Bu kişilerin ilişiklerinin
kesildiği tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri
Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş kabul edilir. Bu kişilerin sicil dosyalarında
yer alan, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas tüm bilgi
ve belgeler, herhangi bir müracaat aranmaksızın hükümsüz sayılarak
dosyalarından çıkarılır ve herhangi bir işleme esas alınmazlar.” Yine ek olarak kanun teklifine, “Bu kişiler ilişkisi kesilmeyen ve TSK’da
görevlerine devam eden aynı dönem öğrencilerinin emsalleridirler. Bu kişiler
hangi muvazzaf statünün (subay, astsubay) öğrencisi ise, o statüdeki emsalleriyle aynı hakları elde
ederler. Bu kişilerin işlemleri, emsallerine ilişkin 32. Maddede yer alan
düzenlemelere göre yürütülür.” ibaresi eklenerek konuya açıklık
getirilmiştir.
BAKANLIK GÖRÜŞÜ-6:
“08.11.2014 tarihinde kendisiyle
yapılan görüşmede MSB Yardımcısı Sayın Hasan Kemal Yardımcı “6191 sayılı yasa
metnini kendisinin kaleme aldığını, yargıya açık/kapalı tartışmasının 6191
çıkarken de gündeme geldiğini, Maliye Bakanlığı’nın sadece yargı yolu kapalı
ifadesine olur verdiğini anlattı. Gerekçe olarak da, yargı yolu açık denilirse
1960’tan bu yana ilişiği kesilmiş askerler, polisler, öğretmenler, öğrenci
askerler, 1402’likler vs.nin de kapsama gireceğini, bu durumda altından
kalkılamayacak bir mali yük çıkacağını söyledi. Bunu Maliye’nin görüşü olarak
anlattı. TSK olarak, ortada bir mağduriyet ve haksızlık olduğunu kabul
ettiklerini, geri dönüş olmamak üzere Maliye ne hak verirse versin,
karışmadıklarını belirtti.”
DEĞERLENDİRMEMİZ-6:
Kanun
teklifinin kapsamı; 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel kanununa tabi
askerlerden 1971 yılından bu güne kadar kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan
idari işlemlerle ilişikleri kesilenlerle sınırlıdır. Bu nedenle bu kapsamda olmayan hiç kimse
kapsama girmez. Ancak, bu yasayı örnek
göstererek kendileri için de yasa çıkarılmasını talep edenler olabilir.
Ancak
böyle bir talep olsa dahi, çok istisnai ve sınırlı sayıda kişiyi kapsayacak
biçimde olabilir.
Zira 1960 darbesi mağduru askerler dört ayrı
yasayla haklarını eksiksiz almışlardır.
Sivil memurlar, polisler,
1402’likler, 2559’luklar, Danıştay’ın içtihat kararı sonrasında mahkemelere
başvurarak haklarını almışlar ve alınamayan haklar ise 1995’te çıkarılan 4045
sayılı kanunla ihya edilmiştir. Son olarak, Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı 2008 yılı Nisan ayında TBMM’de
yasalaşırken, 28 Şubat sürecinde disiplin cezalarına çarptırılan, 639’u
meslekten çıkartılan toplam 20 bin 543 sivil kamu görevlisinin mağduriyetleri
verilen değişiklik önergesinin kabulüyle giderilmiştir.
Cumhuriyet tarihi boyunca çıkarılan
çeşitli “af” yasalarıyla sivil üniversite öğrencilerinin mağduriyetleri
giderilmiştir. Yine 28 Şubat sürecinde mağdur edilen asker ve ya sivil tüm
öğrencilerin, tüm mağduriyetleri defaten çıkarılan yasalarla telafi edilmiştir.
Hakları ihya edilemeyen ve
mağduriyetleri devam edenler sadece 12 Mart 1971 darbecilerince ilişiği kesilen
subay, astsubay ve öğrenci askerler, 12 Eylül 1980 darbesi hazırlık süreci ve
sonrasında darbecilerce ilişiği kesilen öğrenci askerler, 1984 den sonra
kararnamelerle ilişiği kesilen subay ve astsubaylar ve sıkıyönetim mahkemesi
mağduru askerlerdir. İlişiği kesildiği dönemde yargıya başvuran bu kişilerden
hiçbirine, bağımsız yargı kimliği ve hâkimlik teminatı olmayan AYİM’den olumlu
karar çıkmamıştır. Bunlar yaklaşık 1500 kişidir ve çok büyük çoğunluğu zaten
emekli olduklarından yapılacak iş intibaktan ibarettir.
Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk
devletidir. Demokratik hukuk devleti, bir mağduriyetin varlığını teslim etme ve
giderme kararını getireceği mali yüke göre karar vermemesiyle hukuk devletidir.
Darbe-zede Öğrenci Askerler Platformu (DÖAP)
e-posta: darbezede-ogrenci-askerler-platformu@googlegroups.com
http://darbezede-ogrenci-askerler-platformu.blogspot.com.tr/